3.BÖLÜM

Yoğun bakımın önünde sabaha kadar bekledik. Ne benim ne de ağabeyimin gözüne uyku girmemişti. Aylin ise annemin yanında bir dakika ayrılmıyordu. Ona çok borçluydum ama hâlâ söylediği şeyler aklımdan çıkmıyordu. Cevabını almadan bırakmayacaktım. O beni nasıl bırakmadıysa... 

Sabah olunca Dila'yı kontrole geldiler,baktılar ve durumunun iyi olduğunu söyleyip gittiler.

Ağabeyim iki hafta izin almıştı. Bende bir iki gün okulu ekecektim çünkü bu kafa ile ders mers çalışmazdım. Ağabeyim yoğun bakımın önünde beklerken Aylin'in yanına gidip onu göndermem gerekiyordu. Tam gidecektim ki ağabeyim kolumdan tuttu. "Kenan o kız kim ve neden bize yardım ediyor?" dedi.

"Arkadaşım. Bana yardım etmek istedi bende kabul ettim."

Ağabeyim hafif sırıtarak;
"Arkadaş? İyi tamam peki." dedi. Ağabeyim in neyi kastettiğini anlamıştım. "Ağabey düşündüğün gibi birşey yok. Ben gidip geliyorum." dedim ve hızlı adımlarla annemin odasına gittim.

Odaya gittiğimde annem yatakta uyuyor, Aylin ise refakatçi koltuğunda iki büklüm olmuş uyuyordu. Benim geldiğimi duyan Aylin hemen kalktı. "Günaydın. Kardeşin nasıl iyi mi?" dedi. "Yani öylece orda duruyor sadece nefes alıyor." diye sitem ettim. Aylin koltuktan kalktı. Saçını dağınık topuz yapmıştı ve bu ona çok yakışmıştı ve bu ister istemez benim çok hoşuma gidiyordu.

"Bunların hepsi geçecek biliyorsun değil mi?" dedi. "Biliyorum" dedim."Ağabeyimde aynısını söyledi." O anda aklıma Aylin'nin dün söylediği şeyler takıldı. Bende aynısını yaşadım çünkü deyişini. Annemin hemen dibindeki sandalyeye oturup annemin elini öptükten sonra "Aylin" dedim. Oda bana efendim der gibi bir bakış attı ve ben devam ettim. "Sen dün gece bende aynısını yaşadım derken neyi kastettin?"

Aylin'nin önce gözleri doldu. Sonra yutkundu. Yüzü kızardı ve güç bela konuşmaya başladı.

"Aralık günü, ben ve benim ikizim olan Esat. Lisenin son yılıydı.  Annem babam..." Aylin bunları söylerken biraz mutlu ve acı duyuyordu. " Ben o güne kadar babamı en değerlim sanırdım ama değilmiş. O gün ben ve Esat okuldaydık ne olmuşsa o gün olmuş zaten. Eve gittiğimizde Annem ve ablamın cansız. "dedi ve duraksadı Aylin. Derin bir soluk aldıktan sonra devam etti." Cansız bedeni öylece orada duruyordu. Başlarında da babam, elinde kanlı bir bıçak vardı. Her yer kan içindeydi. Annem bir 9 yerinden bıçaklanmış, ablam ise şahdamarından kesilmişti. Ben böyle bir babanın çocuğu olduğum için kendimden nefret ediyorum."

Ağlayan Aylin'e sımsıkı sarıldım."Senin bir suçun yok."dedim. Bir baba neden yuvasını yıkardı ki? Nasıl eli giderdi yuvasını bozmaya?

Ben Aylin'i teselli ederken Aylin'i telefonu çaldı. Bana sıkıca sarılan bedeni hızlıca ayrıldı bedenimden. Önce gözyaşlarını sildi, ondan sonra telefonu çantasından çıkarıp açtı. Arayan ikiziyidi ve Aylin'i  çağırıyordu. Aylin üstünü düzeltmek için odadaki lavaboya gitti. O lavabodayken ağabeyim annemin yanına geldi. "Sen istersen git eve üstünü değiş. Hem bizede bir kaç parça eşya getirirsin" dedi ağabeyim. Kendisi iki büklüm polis elbisesinin içindeyken.

İtiraz etmedim. Ardından Aylin lavabodan çıktı. "Iı şey Kenan ben gidiyorum." dedi Aylin utangaç bir şekilde. "Sağol bize yardımcı oldun." dedi ağabeyim. "Ne demek. Tekrar geçmiş olsun"

Sahiden geçecek miydi?

Aylin'e çıkışa kadar eşlik ettim. Dışarda buz gibi soğuk vardı. İnsan bir iki saat dışarda kalsa donardı. "E artık senin gelmene gerek yok ben beklerim burada. Hem Esat arabayı tamire götürecekti. Bende motorla gideceğim. " dedi Aylin. "Ya sıkıntı yok bende taksi bekliyorum zaten. Hem sen bize o kadar yardımcı oldun." dedim. "Ya canım abartmayın ufak bir iyilik işte." dedi Aylin "Hah benim erkek versiyonumda geldi" dedi.

Gelen simsiyah motorun üstünde, iri yapılı,motoruna uyan da bir kaskı vardı. Kaskını çıkarıp yanımıza doğru geldi. Hafif öne çalan dalgalı saçları ve benden bile uzun olan cussesi ile yanımıza geldi. Elini bana uzatıp "Selamın Aleyküm." dedi. Bende elimi uzatıp "Aleyküm selam" dedim. Aylin Esat'ı bana tanıttı. "Esat bu dün dediğim arkadaşım, hani kardeşi şey olan." dedi. "Hah geçmiş olsun. Gerçekten çok kötü bir durum Rabbim bir daha yaşatmasın." dedi elimin üstüne hafifçe vurarak. "Sağolasın kardeşim." dedim.

Biraz sonra benim çağırdığım taksi gelmişti. "Hah benim taksi geldi. Aylin tekrardan teşekkür ederim." dedim ve taksiye bindim.

AYLİN GÜNHAN 
Kenan gidince bizde motora doğru yürüdük. "Kızın durumu çok mu kötü? " diye sordu Esat. Dila onun özel bir meselesi haline  gelmişti. "Kız kötü evet. Bu kez kurtaramadın. Yeter artık bırak yük etme kendin-" dedim ama Esat sözümü kesti.
"Bak ben bir söz verdim. Ben babam gibi olmayacağım. Her gece kapkara giyinip sokaklarda cinayet olmasını engellemek kolay mı sanıyorsun? Zaten polisler her yerde beni arıyor." dedi ve gözleri doldu. Babam yüzünden, kadınları babam gibi canilerden kurtarmak için elinden geleni yapıyordu. Ama bu sefer farklıydı. Bu kızı yara almadan kurtaramamıştı.

" Sadece bir şey söylemek istiyorum. Babamızın yaptıklarının bedelini kendine yükleme. Sen o değilsin."dedim. Esat derin bir nefes aldı." Drama Queen. Neyse yarında gidiyorsun ve bana haber veriyorsun, tamam mı? "dedi. Hem yakalanmak istemiyordu hemde kızdan habersiz kalamıyordu. Tam itiraz edecekken elime kaskı tutuşturdu ve motorun kollarına astığı poşetten deri bir ceket çıkarıp bana verdi." İtiraz yok icraat var. "dedi ve motora binip hastaneden uzaklaştık.

Eve geldiğimizde her yer dağınıktı." Esat ben daha dün topladım burayı ya. Sen nasıl dağıttın? "dedim sinirle. Esat sağ elinin baş parmağı ile dudağının üstünü kaşıdı." Iı şey, birşey değil zaten. Ben iki dakikada toplarım burayı. Sen git duş falan al. Bende kahvaltı hazırlayacağım. "dedi. Toplamak istemesi ile biraz yumuşadım. Çünkü genellikle hep dağıtıyordu ve toplamıyordu. İki elimi havaya kaldırıp;" Allah seninle evlenen kadına yardım etsin. "dedim. Ben odama giderken Esat arkamdan;

" Sus kız çok konuşma. "dedi.

Ben duş alıp banyodan çıktıktan sonra içeriden enfes kokular geliyordu. Hemen üstümü giyip mutfağa doğru gittim. Esat sucuklu yumurta yapıyordu. Ensesine bir tane vurup" Sen işi biliyon haaa"dedim. Esat biraz kızgın, biraz da sırıtarak bana baktı. "Tabeeee. Yumurta da olmak üzere. İçerde bekle sunum yapacağım." dedi. Bende Esat'ı zorbalayarak "Çok bekletme" dedim ve oturma odasına gittim.

Mutfağın hemen yan tarafında olan oturma odasına doğru gittim. Televizyon kumandasını elime alıp, yemek masasında televizyon karşıma gelecek şekilde oturdum ve televizyonu açtım. Kanal kanal geçerken dikkatimi çeken bir haber kanalında durdum. Dila'nın yaptığı kazanın haberiydi. Kazanın nasıl olduğunu çevredeki kameralar an be an gösteriyordu. Dikkatle izledim. Önden koşan Dila ve arkada koşan siyah eşofmanlı adam yani Esat. "Esat!" diye bağırdım Esat 'a. Esat içerden koşarak "Noldu?" diye bağırdı. Parmağımla televizyonu işaret ettim. Bir anda video bitti ve spiker konuşmaya başladı.

"Dün akşam saat sekiz sularında Beykoz' da korkunç bir kaza meydana geldi. Kaza sonucu bir ağır yaralı meydana geldi. 17 yaşında ki Dila Korkmaz okuldan eve giderken korkunç bir kaza sonucunda komada olduğu öğrenildi."


Esat elimdeki kumandayı alıp "Kapat şunu yeter." dedi. Kumandayı elimle iyice kavrayıp "Neden? Korktun mu?" dedim. "Aylin sana kapat diyorum." dedi sinirle. Kumandayı elimle kaldırıp Esat'ın alamamasını sağlıyordum. "Sen aynı babanın oğlusun." dedim sinirle ama bu lafın ağır olduğunu sonradan anladım. Esat benim lafıma sinirlenip beni duvara doğru ittirdi. İyice korkmaya başlamıştım. "Esat ne yapıyorsun?" dedim korkuyla. Elini bir hışımla duvara vurdu. Korkudan sıçradım. "Ben o kansızla aynı kanı taşıyorum ama onun gibi kansız değilim. Bir daha bana bu laflar ile gelme." dedi sessizce ve acıklı bir sesle. Sonrada ceketini alıp kapının kolunu tuttu. "Mutfakta omlet var. Ben gidiyorum." dedi ve gitti. Korkudan elim ayağıma dolanmıştı. O lafı söylediğim için çok pişmandım. Esat gittikten sonra sandalyeyi çekip oturdum. O bu kadar babası gibi olmamaya çalışırken en yakını yani ben onu yarasından vurmuştum. 


Hasret Kaya 
Dila'nın kaza geçirdiğini duyunca gece boyu yatamamıştım. Gözlerim kan çanağına dönmüştü. Aynanın önünden kalkıp pencereden dışarı baktım. Biraz arabaların gidişini izledim. Dila ile olan anılarımızı hayal ettim. Ben onu çok özledim...

Onunla ilgili anılarımızı hatırlarken Kenan yol üstünden geçiyordu. Gece boyu ulaşılamadığım haber ayağıma gelmişti. Hemen üstüme kırmızı bir kazak giydim ve Kenan'ın peşinden gittim. Biraz koştuktan sonra Kenan'ı gördüm. "Kenan" diye bağırdım arkasından ama duymadı. Bir kaç kere tekrarladım. En sonunda duydu ve kızarmış gözlerle arkasına döndü. Koşarak yanına gittim.

"Kenan Dila nasıl? Ben gelecektim ama annem izin vermedi birde ben size ulaşamadım." dedim. Kenan iç çekerek "Dila kötü Hasret." dedi ve gözlerim doldu. "Doktorlar her türlü duruma hazırlıklı olun diyorlar. Yani bu kadar."

"B...bende hastaneye bir geleyim. Göreyim onu."dedim titreyerek. Kenan titreyen ellerimi tuttu." Sakin ol Hasret. Gel tabi ki şuan Dila'nın hepimize ihtiyacı var ama senin de önüne bakman gereken bir okulun var Dila ne zaman uyanır belli bile değil. "dedi elimi bırakarak." Şimdi ben bizim için bir kaç parça eşya götürecem. Sende kendini harap etme böyle. "

Gözyaşlarımı silerken" İyi tamam o zaman senin işin var zaten. Görüşürüz. "dedim. Kenan görüşürüz anlamında kafasını salladı ve gitti. Bende arkama dönüp evin yolunu aldım. 

SİNAN KORKMAZ 
Geceden beri olayları nasıl Kenan ve anneme anlatacağımı düşünüyordum. Dila'nın bir taciz uğruna bu kadar acı çektiğini nasıl anlatacaktım onlara. Annem bir yükü daha kaldıramazdı. Ona bu durumu söyleyemezdim ama Kenan'a söyleyecektim. Çünkü içimdekileri birine aktarmasam dolup taşacaktım. Ben bunları düşünürken annem uyandı. 

"Sinan" dedi acı bir ses tonuyla. Annemin bir yandan elini tutarken bir yandan da saçını okşuyordum. Ne söylediğine dikkat kesildim. "Dila iyi mi?" Annem tekrar fenalaşmasın diye onu geçiştirdim. "İyi annem. Dila iyi olacak. Onun şuan güce ihtiyacı var. Sen böyle yaparsan nasıl güç bulacak o?"dedim." Dimi kızım benden güç bekliyor ben burada yatıyorum. "dedi ve ayağa kalkmaya çalıştı. Onu durdurmaya çalıştım." Anne önce kahvaltı yap, güç topla sonra gidersin. "dedim ama annem gitmekte kararlıydı." Kahvaltımı kızımın yanına getirsinler. Ben bugün kızımla yapacam kahvaltımı. "dedi. Bende kabul etmek zorunda kaldım." Tamam! Bekle kolunda ki serumu çıkarsınlar. "dedim ve hemşire düğmesine bastım. Hemşire serumu çıkardı bizde yoğun bakıma doğru gittik. 

Annem camdan Dila'ya baktı." Benim yavrum böyle olmayı haketmiyordu. Onun bugün okulu vardı,sınavları vardı. Doktor olacaktı o. Babası gibi doktor olacaktı. "

Annem bu sefer sakindi. Güçlü durmaya çalışıyordu. Dila uyansaydı onun bayramı olacaktı ama Dila uyanmak istemezdi ki. O böyle pislik bir dünyaya tekrar dönmek istemezdi. Tacizin,savaşın, kadınların öldürüldüğü bir dünyaya dönmek istemezdi. Üstelik bunu kendisi yaşamışken. 


Annem Dila'ya bakarken bende aşağı kantine inip simit poğaça aldım. Boğazımızdan geçmeyecekti ama yemek zorundaydık. Dila için... 
Biz kahvaltı yaparken Kenan aradı. Trafiğin yoğun olduğunu ve geçilebileceğini söyledi. Klasik İstanbul trafiğiydi işte. Biz bir müddet yoğun bakımın önünde iki büklüm bekledik. Kazayı duyan akraba, tanıdık arıyordu. O arada gelen misafirler bile olmuştu ama fazla beklemeden gitmişlerdi. Saat ikindi vakitlerine gelince Kenan geldi. Elinde birkaç poşet vardı. Annem Kenan'ın geldiğini görünce elindeki poşetleri aldı. "İkindi ezanı okumuştur ben bir gidip namaz kılayım hem kızıma da dua ederim." dedi. O giderken Kenan yorulmuş bir vaziyette koltuğa oturdu. Bende annemin gitmesini fırsat bilip Kenan ile konuşmaya karar verdim.

"Kenan"dedim. Kenan kafasını kaldırıp" Ağabey vallaha bir daha bir yere gönderirsen gitmem ha. "dedi. Kafasına bir şaplak geçirdim."Lan zibidi ben onun için mi dedim. Dila"'nın kazası hakkında konuşacam onu dedim. " Kenan alaycı tavrından çıkıp bana doğru döndü."Eee ağabey seni dinliyorum" dedi. "Şimdi bizim bu Dila gelirken,bir adam da onu takip ediyormuş." 

"Eee" 
"O adam, Dila köşe yoluna geçince Dila' yı kıstırmış ve taciz etmiş." 

KENAN dizine vurdu. 

"Vay şerefsiz. Kim o ağabey. Nasıl kardeşimize bunu yapmaya kalkar." 

Dolan gözlerimi ovaladım. Güç bela Kenan'a cevap verdim. 

"Bilmiyorum. Kamerada da tam belli değildi ki. Ama bir adam var. Bundan önce 5 tane kadını ölümden kurtarmış. Bizim Dila'yı da o kurtarmış." 

"Kim o adam ağabey" 

"Siyah eşofmanlı adam diyorlar ve ben bu adamı bulacağım." 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1. BÖLÜM

AYIN KARANLIĞINDA /TANITIM