1. BÖLÜM

20 Eylül...
Sabah kafamda öten horoz alarmı ile uyandım. Okulun daha ikinci haftasıydı ama ben bıkmıştım bile. Sabahları erken uyanmak çok zordu. Hemen gidip elimi yüzümü yıkadım ve üstümü giydim. 

Mutfaktan çok güzel kokular  geliyordu. Bu annemin pişisiydi. Kokuları takip ederek odamın hemen yanındaki mutfağa gittim. Hafif sarıya kaçan  saçlarını arkada toplayan annem, ocağın önünde pişi pişiriyordu. "Annelerin gülü ne yapıyorsun bakalım?" dedim. Pişen pişilerden bir tane alıp annemin tepkisine baktım. "Sence ne yapıyor gibi görünüyorum." dedi. Annem biraz yüzümü inceleyip devam etti. "Kızım sen yine makyaj mı yaptın?"

Bu cevaplardan kaçmak için anneme şirinlik yapıp sofraya oturdum. "Anne olur mu hiç öyle şey? Ben sadece sürme sürdüm. O makyaj değil sünnet." dedim.

Annem pişen pişileri bir yandan sofraya getirirken bir yandan da kıkırdıyordu. "Çok bilmiş." dedi annem. "İşine gelince her konuda bilgin var hanımefendi." Biraz sonra alaycı bir tavırla Kenan içeri girdi." Anne o herşeyi bilir sadece işine gelmez." dedi. Dalga geçişine cevaben "Ama sende hiçbirşey bilmiyorsun. Onu ne yapacağız?"
dedim. 

Kenan üniversite için hazırlanmış, bana hava atıyordu. "Ağabeyin bu bilmemişliği hukuk fakültesini kazandı. Senin daha 2 yılın var." dedi.

"Bir sen benim ağabeyim değilsin." dedim. "İki, aramızda iki yıl var. Bende bu akılla tıp kazanacağım, göreceksin." O sırada içeri hafif saçları karmaşık olan Sinan ağabeyim içeriye girdi. "Sabah sabah ne tantana bu ya. Dır dır bir susmadınız." dedi. Kenan ile parmaklarımızla birbirimizi gösterip, aynı anda "Valla ha o başlattı." dedik. Sinan ağabeyim hafif gülerek "tövbe estağfurullah" dedi. "Oğlum bunlar akıllanmaz akıllanmaz." dedi annem. "Birbirinizden ayrılınca ne yapacaksınız acaba?"

💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥

Evden çıkmış servis durağına doğru yürüyordum. Aynı mahallede oturduğumuz, çocukluk arkadaşım Hasret'te benle servis bekliyordu. Ama bu kaç gündür hastaydı ve okula gelmemişti ve onu görünce çok sevinmiştim.

" Günaydın kankaların bir tanesi." deyip yanağımdan öptü Hasret. Örgülü saçları masmavi gözlerine ayrı bir hava katıyordu. Okul formasının altına siyah bir kot giymişti. "Aaa Hasret." dedim ve boynuna sarıldım. "Sen nerelerdesin ya?" Hasret sarıldığı vücudumdan ayrılıp omzuma hafifçe vurdu. "Kaç gündür hastayım, insan bir kapımı çalar, derki arkadaşım nasılsın?"
"Ben sana geleyim mi diye sordum. Sen yok gelme sanada bulaşır dedin." dedim. Biz tatli tatlı didişirken servis gelmişti bile. 


Okula vardığımızda Hasret'in gözü birilerini arıyordu. Aradığı kişi Emre'ydi. Emre 2 yıldır arkadaşım ve Hasret'te Emre'ye fena halde abayı yakmış durumda. 

Biz koridorda sınıflarımıza doğru giderken "Ayy Dila ya gelmemişse" dedi Hasret. "Kim Emre mi?" dedim. "Sanmam" Tam o anda Emre'nin bana seslenişi ile arkamıza döndük. "Dila günaydın" dedi Emre. Hafif tebessüm ederek "Günaydın" dedim. Emre Hasret'e bakıp ona da "günaydın" dedi ve bana döndü "Kadın cinayetleri hakkında tiyatro oyunu vardıya?" dedi. "Bugün okul çıkışı prova var. Bir saat zaten, gelebilir misin?" Bu aylardır beklediğim birşey di. Son zamanlarda kadın cinayetleri çok olduğu için okulda bir kaç kişi sesimizi duyurmak için planlama yapmıştık ve onun provası bugündü. Bunu kabul edecektim elbet ama önce annemi aramam gerekiyordu. Sarı saçları hafif öne dağılan Emre'ye bakıp "Gelirim tabi ki ama önce annemi aramam gerekiyor." dedim. Emre tamam anlamında başını salladı. Tam birşey söyleyecekken hocası derse girdiği için koşarak gitti. O gittikten sonra bizde bir üst katta ki sınıflarımız için merdivene doğru yol aldık. Hasret huysuz bir şekilde koluma vurup" Ben Emre'den ümidi kesicem galiba. " dedi. Ona neden diye bir bakış attım. Hasret boğazını temizleyerek devam etti." O galiba seni seviyor. " Bu sözü ile ona çok sinirlendim." Kızım saçmalama. Sadece prova için geldi. Prova demişken sen de gelicek misin? "dedim." Yok kanka ya evde işlerim var sen kal. "dedi. 

💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥💥
Okul çıkışı annemi arayıp durumu bildirdim. Hafif nostaljik hava veren okul merdiveninden konferans salonuna indim. Prova için herkes buradaydı. Burçin hoca, Sevda, Kerim, Burak, Emre, Buse... Hemen gidip en sevdiğim hocama olan Burçin hocaya selam verip sahneye çıktım. Herkes ile selamlaştıktan sonra Burçin hoca hepmizin eline bir kağıt verdi. "Evet arkadaşlar bu elinizdeki kağıtlarda yazanları ezberleyeceksiniz. Zaten kısa bir tiyatro oyunu olacak. Buse sen baş karaktersin."dedi. Buse tamam anlamında kafasını salladı. Hoca Burak'a dönüp" Oğlum sende cinayeti işleyen kişi olacaksın" dedi. Burak oflayarak arkasına bakıp hocaya döndü. "Hocam ya neden ben katil oluyorum ya. Provası bile kötü." dedi. "Burakcım verilen karakterler bu. İnatlaşmıyoruz ama." dedi. Sonra hoca kalan dördümüze dönüp "Sizde binevi figüransınız dedi." 

Prova tam 1,5 saat sürmüştü. Çok güzel geçen bir oyundan sonra otobüs durağına kadar yürüdüm. Otobüsle boğazdan geçerken İstanbul'un manzarası çok güzel görünüyordu. Yaklaşık yarım saat süren bir yolculuğun sonunda Beykoz'a varmıştım. Hava yavaş yavaş kararırken adımlarımı hızlandırdım. Bir süre sonra sanki biri beni takip ediyordu ama önce buna aldırış etmedim. Bir sokağa girince bunu fark ettim. Korkudan bacaklarım titriyordu. Adımlarımı olabildiğince hızlı atmaya başladım. Ben hızlanınca oda hızlanıyordu sanki. Cebimdeki telefona elimi uzattığım an bir kolumdan tutup beni köşeye çekti. Korkuyla çığlık attım. Siyah, cılız bir adam ağzımı kapatıp beni taciz etmeye çalışıyordu. Ben çırpınıp bağırdıkça o daha da sinirlenip saçımı çekiyordu. Bağırıyordum kimse sesimi duymuyordu. Adamı gittikçe daha da beter üstüme geliyordu. Sesimi kimse duymuyordu. Eli okul elbisemin düğmesine kaydı. Daha da korkmaya başladım. Yaklaşık beş dakika çırpınışın sonunda köşeden "Lan bıraklan kızı." diye biri üstümüze koşmaya başladı. Gelen siyah eşofmanlı genç  biriydi. Adamı benim üstümden alıp dövmeye başladı. Bende bu fırsat yerdeki çantamı alıp ana yola doğru koşmaya başladım. Adam istediğini alamamıştı ama bu korku bana yeterde artardı bile. Koşarken arkamdan bir "Dur dikkatli ol" diye bağırıyordu. Galiba bu siyah eşofmanlı adamdı. Onun bu uyarılarını dinlemek istemiyordum. Evime varıp anneme sarılmak istiyordum sadece. Olabildiğince sıkı sarılmak... Ama bu olmamıştı. Arkamdaki adam sürekli dur diyordu. Tam karşıdan karşıya geçecektim ki hayatımı yakan şey o an gerçekleşti.
Sağıma soluma bakmadan karşıya koştum. Yüksek bir korna sesi ve uzunları yanmış bir araba hıphızlı bir şekilde üstüme doğru geliyordu. O an tek hissettiğim şey korku ve biraz acı. Ondan sonrası koca bir boşluk. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AYIN KARANLIĞINDA /TANITIM

3.BÖLÜM